Küresel ısınma 5-10 yıl öncesine kadar akademisyenlerin ve uzmanların seminerlerde, konferanslarda yaptığı uyarıların ötesine geçerek artık hayatımızı olumsuz etkileyen bir seviyeye ulaşmış bulunuyor. Günlük hayatımızı etkileyen seller, fırtınalar, beklenmedik dolu yağışları, aşırı sıcaklar ya da aşırı soğuklar artık neredeyse normal karşıladığımız bir hal aldı.
Dünya genelinde küresel ısınmanın etkilerini azaltmak için birçok uluslararası kuruluş ve otorite, yapılması gerekenleri regülasyonlar ve uluslararası antlaşmalar yoluyla hayata geçirmeye çalışıyor. Paris İklim Anlaşması, Kyoto Protokolü, Kagali Anlaşması, Avrupa Birliği 2020 hedefleri vb. birçok anlaşma ve regülasyonlar ülkeleri bu konuda daha hassas davranmaya zorluyor.
İklim değişikliği ve küresel ısınmanın sebep sonuç ilişkilerinden bir tanesi de şüphesiz ki binaların ısınma ve soğutmasından kaynaklı enerji tüketimlerindeki artış olarak görünüyor. Nüfusun şehirlerde yoğunlaşması ve yaşamımızın neredeyse %90’ını kapalı ortamlarda geçiriyor olmamız bu ortamların ısıtma ve soğutma ihtiyacının daha fazla artmasına sebebiyet veriyor. Son yıllarda ülkemizde ve dünyada ısınma için harcanan enerjinin azaltılabilmesi için binalarda izolasyon kalınlıkları arttırılmakta ve infiltrasyon ile oluşacak ısı kayıpları azaltılması anlamında daha sızdırmaz binalar inşa ediliyor. Bu konudaki regülasyonlar ve teşviklerde bu çalışmaların etkin bir şekilde binalarda uygulanmasını sağlıyor. Ancak binaların bu anlamda artan kalitesi, havalandırma ihtiyacını daha önemli hale getiriyor. Eski nesil binalarda infiltrasyon yolu ile veya camlar açılarak yapılan havalandırma artık mümkün görünmüyor. Bu anlamda hem binaların sağlığı hem de insanların sağlığı ve konforu için havalandırma, özellikle taze havalı havalandırma, gittikçe önemli hale geliyor.
Bir insan günde yaklaşık 12 ila 30 m3/h aralığında bir taze havaya ihtiyaç duyar. Kapalı ortamda bulunan bir insan için bu miktardaki taze havayı her saat ortama sevk etmek ve kirlenmiş havayı tahliye etmek gerekir. Bu havayı aynı zamanda ısıtmak, soğutmak ve filtre etmek de gerekir. Isınma ve soğutma ihtiyacı anlık olarak hissedilen ihtiyaçlar olması dolayısıyla bütün dünyada ve ülkemizde binalarda öncelikli olarak çözümlenen konulardır. Ancak tek başına yeterli olamamaktadır. Havalandırma ve taze hava ihtiyacı ise kapalı ortamlarda belli bir süre vakit geçirdiğimizde içerdeki havanın bayatladığının hissedilmesi, baş ağrısı, konsantrasyon azalması, öğrenme güçlüğü gibi yan etkiler ile anlaşılır. Etkileri ısıtma ve soğutma gibi hemen hissedilmez. Ancak insan sağlığını en fazla etkileyen etkendir.
Havalandırma ve taze hava ihtiyacı konusunda son yıllarda daha fazla farkındalığın oluştuğunu gözlemlemekteyiz. Özellikle eksik havalandırmadan kaynaklı binalarda oluşan küf, nem, kötü koku gibi etkenler daha gözle görünür ve somut etkiler yaratmasından dolayı yeni binaların tasarımlarında, ısıtma ve soğutmanın yanında havalandırma ihtiyacı da göz önüne alınmaya başlandı. Doğal havalandırma ihtiyacının artması enerji giderlerinin artması anlamına da geliyor. Bu konuda gelişen teknolojiler ve sistemler taze havanın ekonomik olarak soğutulup ısıtılması ve enerji geri kazanımı yolu ile ısıtma ve soğutma ihtiyacının azaltılması gibi çözümler ile minimuma indirilmeye çalışılıyor.
İnsanlar ve binalar için havalandırma ve taze hava teknik olarak bir zorunluluktur. Bu konuda farkındalığın artması bizleri daha sağlıklı binalarda ve daha konforlu olarak yaşamamıza olanak sağlayacaktır. Enerji verimli havalandırma ve bu konudaki teknolojik ve yenilikçi yaklaşımların, iklim değişikliği sebep-sonuç ilişki zincirini kırmamıza da yardımcı olacağını düşünüyorum.
25 yıllık geçmişe sahip İSKİD, iklimlendirme ve soğutma sektörünü 100’ ün üzerinde üye firması ile yüzde 90’ a varan oranda temsil ediyor. İSKİD çalışmalarını çevreye ve insana saygılı olmayı temel prensip edinerek sürdürmekte, enerji verimliliği en üst düzeyde olan ve çevreye zararı en aza indirilmiş teknolojilerin sektörümüzde yaygın kullanımı için çalışmalarını sürdürüyor.